Lev Troçki - Balkan Savaşları

Lev Troçki, hiç kuşkusuz, 20. yüzyıla damgasını vuran önemli isimlerden biri. 1917 Bolşevik İhtilali’nin Lenin’le birlikte iki önemli isminden biri. Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanı. İhtilalin ardından patlak veren iç savaşın kazanılmasında en büyük pay onun... Oysa Troçki asker değil... Matematik öğretmeni, o matematiği değil de devrimci olmayı seçince, “Dünya yeri doldurulabilir bir siyasetçi kazanmış olabilir ama yeri doldurulamaz bir matematikçi kaybetti,” mealinde bir laf etmişti...



Peki, matematik ve hukuk eğitimi alan ve 38 yaşındayken, dünyanın gördüğü en büyük devrimin iki önemli liderinden biri haline gelen bu adam, nasıl olmuştu da, imkansızlıklar içinde Kızıl Ordu’yu kurup Çar’ın generallerini alt etmeyi başarmıştı? İşte bu işin sırrı Balkan Savaşları’nda gizlidir. Troçki, sürgündeyken para kazanıp hayatını idame ettirmek için yazılar yazdığı “Kievskaya Misl”den gelen teklif üzerine savaşın seyrini izlemek ve oradan izlenimlerini yazmak için Balkanlar’a gitti. Gözlem ve analiz yeteneğini birleştirerek, askerlik mesleğini öğrendi. Kızıl Ordu’nun kuruluşu ve zaferi, belki de kaderin Troçki’yi sürüklediği bu “gazetecilik” faaliyetinin bir sonucuydu...Okumanız için üç neden var

Aslında Troçki’nin ismi de Troçki değil... 1879 yılında doğan Lev Davidoviç Bronştayn, henüz öğrencilik yıllarında bir bahçıvan kulübesindeki tartışmalarda Marksist fikirlerle tanıştı ve devrimci mücadeleye atıldı. Güney Rusya İşçi Birliği adında gizli bir örgütün kurucuları arasında yer aldı. Marksist fikirleri yaymak için broşürler ve bildiriler kaleme alınca, Çarlık polisi tarafından tutuklanıp, hapse konuldu ve iki yıl boyunca hapiste kaldı. Hapisten sonra Sibirya’ya sürüldü. Bütün ömrü sürgünde geçecek bir adamın, ilk sürgünüydü bu. Sibirya’da da devrimci çevreler içinde çabucak öne çıktı ve Lenin tarafından Londra’ya, RSDİP’in (Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi) Avrupa’da çıkartılan dergisi Iskra’nın yazı kuruluna katılmaya çağrıldı. Sibirya’dan Londra’ya kaçması için gereken sahte isim olarak, Odessa cezaevindeki gardiyanlardan birine ait olan Troçki ismini seçmişti Lev Davidoviç Bronştayn. Ve yine kaderin acı bir cilvesi olarak, o Çarlık gardiyanının adıyla, Rus İhtilali’ne liderlik etti!..

Balkan Savaşları, Troçki’nin Balkanlar ve savaş üzerine yazdığı yazıları derliyor. Sadece “Kievskaya Misl”de yayımlanmış olanlar değil, Pravda ve başka kaynaklar taranarak bulunan yazılar da yer alıyor. Troçki’nin bu kitabı Türkiye’deki okur için birkaç bakımdan çok önemli. Birincisi, eski Osmanlı coğrafyasında geçen yüzyılda birbirini takip eden tüm savaşlar neredeyse bir yüzyıl sonra aynen tekrarlanıyor. Balkanlar tarumar oldu. Ardından Mağrip ülkelerinde hâlâ süren isyan dalgaları patlak verdi ve Libya savaşı yaşandı. Şimdi savaş çanları Ortadoğu’da çalıyor ve –umalım yanılsınlar- “yeni bir dünya savaşı” lafları ediliyor. Eski Osmanlı coğrafyasındaki savaşların izini takip ettiğimizde, hem bugünü idrak edebilmek kolaylaşıyor, hem de savaşın korkunçluğunu.

İkincisi, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının almış olduğu “resmi tarih” dersinden farklı bir bakış, farklı bir paradigma var kitapta. Osmanlı’dan Balkanlar’a bir bakışın yerine, Balkanlar’dan Osmanlı’ya bakıyor Troçki ve emin olun, bu bakış bölgeye sinmiş olan milliyetçi perspektiflerden çok farklı. O dönemki Slav basınının aksine Troçki, tek yanlı bir bakışın dışına çıkıyor. Böylelikle, Türkiye’deki hakim “resmi tarih”in aksine “hain Slavlar” ya da Slav dünyasındaki hakim “resmi tarih”in aksine “katil Türkler” yok kitapta.

Üçüncüsü yine bugünle ilgili... Her yerde duymaya alıştık, bir “İttihatçı kafa” lafıdır aldı yürüdü. İttihatçıları, iktidara gelmiş ve yozlaşmış hallerinden yola çıkarak itibarsızlaştırmaya uğraşan geniş bir “entelijensiya”dan söz etmek mümkün. Hatta bunların içinde kendine “Troçkist” diyenler bile var. İşte Troçki’nin ‘Balkan Savaşları’ kitabı biraz da bu sebeple iyice okunmalı...

Yorum Gönder

0 Yorumlar